M. Ö 64 yılında Pompeius'un Suriye'yi Roma'nın bir eyaleti haline getirmesiyle Antakya Suriye'nin merkezi olmuş ve zamanın bütün bölgeleriyle ilişkiye girmiştir. Surların genişliği ve suyun bolluğu şehrin büyümesini ve güzelleşme
sini sağlamıştır. İki yanı sütunla süslenmiş, uzun ve genişliğinde bir kolonadlı caddeye sahipti (=
Cardo maximo, şehri boydan boya geçiyordu). Şehirde zengin mozaiklerle döşeli yüzlerce villa vardı.Bu önemli şehrin başlıca özellikleri Aristotelik öğretiye ait bir okulun bulunması, Apollon'ya tapınılması (Daphne, bugünkü
Harbiye) kalabalık bir Musevî topluluğu ile birinci derecede önemli ticari bir limanın bulunması (Seleucia Pieira, bugünkü
Cevlik) idi
.
Antakya, önemini ve şöhretini VII. yüzyıldaki arap işgaline kadar korumuştu. Çöküş nedenlerinden biri de 526 yılında meydana gelen ve çok kişinin ölümüne yol açan depremdi. X. yüzyılda imparator Nikeforos Fokas Antakya'yı tekrar ele geçirdi, fakat bir asır sonra şehir Seleçuklu'ların eline geçti. 1098 yılında Antakya Haçlıların eline geçti ve 170 yıl boyunca Hıristiyanların elinde kaldı).
1268 yılında Sultan Baybars şehri işgal edip depremin
yıkamadığı her yeri yerle bir etti.1939 yılından beri Hatay, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ilidir.
Geçmiş zamanın harikalarından, şehir müzesinde bulunan şahane mozaikler, özellikle Harbiye'den çıkarılmıştır.
Antik Dephne'nin yerine kurulmuş olan Harbiye Antakya'dan 7 km. uzaklıktadır. Orada birçok tapınaklardan başka, Apollo'ya adanmış kutsal say
ılan bir koruluk bulunmaktaydı. Mitolojiye göre, Defne adındaki peri Apollo'nun tekliflerini reddedip ondan kaçarken defne (yunanca kelime "
Dafne") ağacı olmuştur. İmparatorlar tarafından birçok sanat eserleriyle süslenen Dafne, neredeyse Antakya'nın güzelliğini dahi geride bırakıyordu, orası "
zevk yeri" diye isimlendirilmişti. Günümüze fazla önemi olmayan bazı kalıntılar varsa da, suyunun bolluğu ve serinliği hafta sonlarında çok sayıda ziyaretçiyi buraya çekmektedir. Resimde:
Habib Neccar dağ'da (Silpius
) - Hacılıların karargah kalıntı görünümü.