ANTAKYA İLAHİYAT OKULU
III ve IV yüzyıllarda Antakya’da, İskenderiye’deki origenisme karşı, kutsal kitabın harfiyen yorumu akımı başlamıştır, bu yoruma bugün verilen isim tarihsel-eleştirisel yorumdur. Bu akım Mesih İsa’nın insani varlığını daha fazla vurgulamaktadır.
Bu, “Antakya Kutsal Kitap yorum okulu”, bir okuldan çok, antropolojik, kristolojik ve Kutsal Kitap yorumunda aynı düşünceleri paylaşan bir gurup ilahiyatçıyı belirtmektedir.
Antakya okulu Kutsal Kitabın harfiyen yorumuna, tarihsel ve dilbilgisel çalışmalarına ağırlık vermiştir. İskenderiye’deki okul ise, daha fazla allegorik bir yoruma sahipti. Tanrı tarafından ilham edilen her kelimede Mesih İsa’nın varlığını görmekteydi.
Bu iki metod, kullandıkları felsefenin bir sonucudur: İskenderiye’deki idealizm ve zihinsel çalışmalar Platonik felsefeden, Antakya’daki realizm ve tarihsel düşünceler ise Aristotelik felsefeden kaynaklanmaktaydı. Gerçektende bu büyük filozoflardan ilki misticizme, ikincisi ise razionalizme daha yatkındı.
Bu akımı başlatan Antakya Piskopozu Eustazius idi (323-330). Kendisi Origene’yi Kutsal Kitabı allegorizm kategorileriyle yorumladığı için kınamıştır. Arius’un 325 İznik konsilinde mahkum edilmesinde büyük bir rol oynamıştır.
Kendisinden sonra öne çıkan isim Antakya doğumlu, burada rahip ve daha sonra Tarsus piskoposu olan (378) Tarsus’lu Diodorus’tur. 381 İstanbul Konsilininde Hıristiyanlık İman bildirgesinin oluşumunda ve özellikle Kutsal Ruh’un Peder ve Oğul ile aynı özde oluşu deyiminin eklenmesinde büyük bir katkısı vardır: Credo in Spiritum Sanctum qui ex Patre per Filium prodedit (Peder ve Oğul’dan gelen Kutsal Ruh’a inanıyorum).
Antakya’daki okulun asıl kurucusu olarak kabul edebileceğimiz Diodorus’un öğrencileri arasında Antakya’lı rahipler, Kilikya’daki Mopsuestia’nın piskopozu olan (392) Misis’li Teodorus ve Büyük bir hatip olan ve sonraları İstanbul Patrikliğine (398) kadar yükselecek olan Altın Ağızlı Yuhanna bulunmaktadır.
|